Suriye uzun süredir Türkiye’nin hem iç hem dış politikasını etkileyen bir unsur. Türkiye bu konuda tek değil, İran rejimi için de aynı durum söz konusu.
7 Ekim sonrası bölgede Türkiye kadar İran için de yeni bir durumun ortaya çıktığı bir gerçek. Rejim için Şam ne kadar kritikse Tahran da en az o kadar kritik. Suriye’de yaşananları İran’dan bağımsız anlamaya çalışmak hata olur.
***
Perşembe gecesi, Suriye için kritik bir dönüm noktasıydı. HTŞ ve yakın grupların Şam’da iktidarı ele geçirmesinden bu yana sessizce kenara çekilmiş görünen Esad’ın ordusu belli ki yer altına inmiş ve uzunca bir süredir bugüne hazırlanmıştı.
Esad’a bağlı güçler 46 noktada Suriye güvenlik güçlerine saldırı düzenledi. Saldırılar Suriye’nin 14 bölgesinin 6’sında gerçekleşti. Art arda ve planlıydı. Yeni yönetim bir tür darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Yönetime bağlı en az 400 güvenlik görevlisi öldürüldü. Birçoğu pusuya düşürüldü. Aralarında canlıyken yanarak ölenlerin olduğu bilgisi de geliyor.
Darbe girişimi liderleri arasında tespit edilen isimler, İran tarafından eğitilen yönlendirilen meşhur “4’üncü Bölük”ten. Tahran belli ki kolay kolay Suriye’de pes etmeyecek.
Suriye’de barış hâlâ çok kırılgan, yeni yönetim çok parçalı ve tecrübesiz. İdlib-Şam arası, M4 karayolu hattında güç büyük ölçüde konsolide olmuş olsa da ülkenin gerisi için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
***
Perşembe gece darbe girişiminden sonra cehennemin kapıları aralandı. Darbe girişimi karşısında öfkeli güvenlik güçleri darbecileri kapı kapı aradı. Çatışmalar yaşandı, yargısız infazlar yapıldı. Suriye’de insani durumu takip eden Suriye İnsan Hakları Gözlemevi SOHR’a göre güvenlik güçleri 745 sivili öldürdü.
İş, iç savaşa doğru gidiyor gibi görünüyordu. Suriye Devlet Başkanı Ahmed El Şara cuma gecesi kısa bir açıklama yaptı. Darbecilere göz açtırmayacaklarını söyledi ancak kendisine bağlı güvenlik güçlerine de seslendi, ‘Düşmanımıza benzemeyelim’ dedi. Siviller konusunda azami hassasiyet gösterilmesini istedi. Lazkiye-Tartus bölgesine giriş çıkışlar kapatıldı, sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Perşembe ve cuma yaşananlar sonrası çatışmalar dursa da tansiyon düşmedi. Zira dünyada Suriye’deki Alevi nüfusa karşı bir soykırım uygulandığına karşı endişeler tırmanmaktaydı. Fransa’dan Avusturya’dan hatta ABD’den açıklamalar geldi.
Şara bir açıklama için daha kameraların karşısına geçti. Bir acil durum komitesi kurulduğunu söyledi. ‘Kimse hukukun üstünde değildir, eline kan bulaşan sivilleri öldüren kim varsa hangi düzeyde olursa olsun hesap sorulacak’ dedi.
Hatta, Ahmed El Şara, Lazkiye’de üç erkek kardeşi öldürülen aktivist Hanadi Zahlout’u bizzat aradı ve kardeşlerinin ölümüyle ilgili soruşturmada sonuna kadar gidileceğini söyledi.
***
Evet, Suriye’de Şara’ya bağlı güçler eski El Kaideciler, eski Nusracılar. Muhtemelen birçoğu Alevileri düşman, sapkın olarak görüyor. Şu anda Suriye’de Şara otoritesi merkezli kurulmuş olan bir devlet var ve bu yapı bu eski cihatçıları çok kolay merkeze çekemeyecek. Bu uzun ve zorlu bir yol olacak.
Ancak Suriye’deki tek dinamik bu değil. İran rejimi en kısa sürede, Şii hilalini ayağa kaldırmak isteyecek. Lübnan’da rejimin etkisi zayıfladı, Şam’ı kaybetti. Kendisini zayıf ve kırılgan hissediyor. İran’sız bölgede yaşananlar an-la-şı-la-maz…